Kızanlığımızdan beri erkek çocuğun çapkın olması gerektiği Altar’ın oğlu Tarkan’ın maceralarında, "düşman beldenin yaman güzelinin" peşinden koşan Battal Gazi destanında, Yeşilçamın denizci subaylarının cazibesinde, Don Juan Demarco’nun büyüleyici sözlerinde bize öğretildi. Belki o nedenle ya oyun belledik ya da korktuk bilmiyorum "yalan dostum aşk diye bir şey yok" felsefesini benimsedik, bu meretten uzak durduk, durmaya çalıştık. Ama bu durum taaa ki sizi görene kadar sarsılmaz bir şekilde devam etti.
Bilen bilir... Cerrahpaşa’daki öğrencilikle başlayan arkadaşlığımızda Münire, Çağatay’la benim kız kardeşimiz olmuştur. Tam bir kardeşliktir bu. Hem sever elimizden geldiğince yardımına koşarız, hem başkalarına karşı savunuruz, hem "mırnavlıklarına" kızarız, hem de artık “pes! yeter!” diyene kadar, sonuna kadar takılır, üzerine gider, dalga geçeriz. Eee! durum böyle olunca ve bizde de tam bir kız abisi modu olunca, sırf pisliğine, bundan aldığımız haz nedeniyle azımsanmayacak sayıda Münire ile uğraşmış, ilişkilerine de bulaşmış, Çağatay’la bir olup türlü türlü planlar yapıp, Münire’ye duyduğumuz sevgiden de cesaret alarak üzerlerine gitmişizdir ama nedense hiç işe yaramamıştır. Başta nedenini anlayamasak da sonradan fark ettik ki birbirlerine olan sevgileri o kadar güçlü, o kadar gerçek ki biz danalara bile dayanabildiler rahatlıkla. Örneğin kız tarafı olalım erkeğe kök söktürelim dedik, bir bakmışız ister istemez erkek tarafı olmuşuz. "Biz sana daha iyisini buluruz" dedik damadı yoldan çıkarmak istedik “acaba” bile dedirtecek etki yaratamadık. Damadın yanında kız muhabbeti yapalım dedik, ağzından laf alalım dedik, utandırdık, tek kelime ettiremedik. "Bak emin misin? Son dakikaya kadar vaz geçebilirsin. Biz seni kaçırırız düğünden" dedik, yok arkadaş sarsılmaz bir inanç. Bu ikisi, yıllardır aralarındaki kilometrelerce mesafeye, ardından da Çağatay’la bana dayandıysa, inanıyoruz ki her türlü güçlüğe zorluğa dayanır. Hadi bunları anlıyorum da yılların etkisi ile şekillenmiş bir kişiliğimiz var, Münire ve Uğur’u görünce; kendisi ile sevgi pıtırcığı olacağım, boğaz manzaralı tepelerde ağır çekimlerde koşacağım, yeşil çam müzikleri eşliğinde ağaçların arasında saklambaç oynayacağım birini bulasım geliyor. Yok her şeyi anlıyorum ben ki çocukları sevmem (o kadar da nalet adamımdır) rüyamda çocuklarıyla oynadığımı görüyorum. Tamam bize direnmelerini anladım da ben ki inadıyla, keçiliği ile nam salmış biriyim, bu kadarı fazla. Onların etkisi ile değişesim, Romeo olasım, sevdiceğime metiyeler düzesim, zincirleme isim tamlamaları kurasım, alayında da gizli özne olasım, Mordor’un hepsine hükmedecek tek yüzüğü ile evlenme teklifi edesim geliyor. Çapkın bir çizgim var benim, Behlül’ü akıl hocam, Don Juan Demarco’yu master’ım, Casanova’yı hero’m bellemiş adamım ben. Yetkililere sesleniyorum. Uğur! Münire! Böylesine iyi (kötü) örnek de olmayın bana lütfen. Yoldan çıkarmayın beni :)
Velhasılı kelam sevgili Münire ve Uğur... Grubumuzun Marshall ve Lily’si olarak bize uyum, sevgi, birliktelik hakkında ders vermediğiniz, etkilemediğiniz bir gün, bir an bile olmadı. Muhtemelen de “anne’yi" bulana kadar da bu durum devam edecek. Her zaman yanımızda olacağınızı bildiğimiz için şimdiden teşekkür ederim. Haaa bu arada sözümü bitirmeden ekleyeyim evlendiniz diye bizden kurtuldunuz sanmayın. Yaptığımız pislikler devam edecek, hain ve zalım planlarımız bitmedi. Artık eviniz yurdunuz da oldu. Sık sık yemeğe gelir (bana Çerkez yemekleri yapacaksın Münire), istemeden de olsa, tamameeen yanlışlıkla(!) uyuyakalır, ütü yapamaz bahanesiyle size sığınır, çamaşır makinemizin aniden(!) bozulması ile evinize dadanırız. Öyle sevinmeyin hemen. Çocuk bahanesi de işe yaramaz. Onlar yokken biz vardık bikerem. Hıhh!!!
Yazımın sonuna yaklaştığım, zihnimde arka fonda Elvis Presley’den (ruhu şad, mekanı cennet olsun) “Falling in Love with You” şarkısının çaldığı bu duygusal anlarda, bana bu yazıyı yazdırarak, milletin önünde duygularımı açıklayıp rezil ettiğiniz için sevgilerimi size ayrıyetten sunacağımı, bunu bir koz olarak kullacağımı belirtmek isterim...
Kalbinizden mutluluk, yüzünüzden gülücük hiç eksik olmasın. Kestane şekeri tadında, pamuk şekeri sempatikliğinde, on numara, beş yıldız, en yıldızlısından pek iyisinden, kızaran elmalı bir ömür, birliktelik dilerim. Neyse... Yeter daha fazla duygusallığa gerek yok… Gün düğün vaktidir… Hadi dağılın uleyyyn… Çalınsın sazlar… Vurulsun davullar... Oynasın kızlar… Hancııııı… Bana şarap, kurda da et getir… Tey! Tey! Tey!
|